Halk arasında bilinen ismiyle polise mukavemet (direnme) suçu Ceza Kanunumuzun 265. maddesinde “görevi yaptırmamak için direnme” başlığı altında düzenlenmiştir. Hiç kuşkusuz kanunun suistimale en açık maddelerinden biri. Zira bu suçun uygulama alanı öylesine geniş, öylesine keyfi ki her an herkesin başını ağrıtabilecek nitelikte. Birebir başımdan geçen can sıkıcı bir olayla konuyu örneklendireyim..
2019 mart ayında bir telefon geldi ve abimin güven timleri tarafından Taksim Karakolu’na götürüldüğü haberini aldım. Haberi alır almaz soluğu Taksim Güven Timleri Şube Müdürlüğü’nde aldım ve daha ilk dakikadan gerginlik başladı. Abimin resmi olarak avukatı olmama ve fiziki gözaltı başlamış olmasına rağmen bizi görüştürmediler. O an “kanun, hak, hukuk” ne dersen de nafile, anlat derdini marko paşaya.. Vakit kaybetmeden İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi’ni arayıp durumu izah ettim. Sağ olsunlar çok geçmeden 2 meslektaş olay yerine geldi ancak polislerin bizlere söylediği tek şey “içerde tutanak hazırlandığı” Taşkınlık çıkmaması adına sakinliğimizi koruyarak beklemeye başladık. Bekleme süresi öyle uzun sürdü ki endişem katlanarak çoğaldı ve gidip güven timi amirine “saatler oldu alt tarafı bir tutanak hazırlayacaksınız bu işlem bu kadar zor olmamalı” diye sitemde bulunduğumda aldığım cevap tam olarak şöyle oldu: “İYİ HAZIRLANMIŞ TUTANAK ADAMI İDAMA GÖTÜRÜR AVUKAT HANIM!!” Amirin ne demek istediğini hazırlamış oldukları tutanağı okuyunca anladım. Rutin bir GBT sorgusu esnasında çıkan basit bir tartışma, polisler tarafından öyle iftiralarla dolu hazırlanmış ki, okuyunca abim gözlerine inanamadı. Tutanakta hakaret, tehdit, sözümona direnme ne ararsan var ve tutanağın altında da en az 10 polis memurunun imzası var. Olayı telefonla nöbetçi savcıya da yalan yanlış aktardıklarından, savcının gözaltı kararıyla abim geceyi nezarette geçirmek zorunda kaldı (Ben ise o geceki İzmir uçak biletimi ertelemek zorunda kaldım) Ertesi gün savcı ‘ifademizi dahi almadan’ polislerin kendi hazırlayıp kendi imzaladıkları tutanağa istinaden tutuklama talebiyle sulh ceza hakimliğine sevk etti. Ne mutlu ki işini layıkıyla yapan bir hakime denk geldik ve “olay tutanağı içeriğinde şüphelilerin gerçekleştirdikleri iddia olunan eyleme dair savunmalarının aksini iddia edecek nitelikte somut bir veri ya da delil bulunmadığından” abimi serbest bıraktı. Dosya incelemeyen bir hakime denk gelseydik olay neredeyse tutuklama ile son bulacaktı. (Bu olaydan tam iki gün sonra babamı kaybettik ve maalesef yaşanan talihsiz olay nedeniyle ertelemek zorunda kaldığım İzmir bileti yüzünden babamı son kez göremedim. Bu benim içimde ukde kaldı, dilerim bunun vebali de sebep olan polislerden çıkar/çıkmıştır)
Kıssadan hisse; polislerle yaşayacağınız en ufak bir tartışmada dahi direnç gösterdiğinizi, hakaret ettiğinizi ve hatta onları darp ettiğinizi iddia ederek sizi bu suçun şüphelisi konumuna sokabilirler. Yasaları ve uygulamayı gayet iyi bildiklerinden “kılıfına uydurma” konusunda da oldukça uzmandırlar. Basit bir tırnak izinden bile “darp raporu” alır, mesai arkadaşlarını da tutanakta tanık gösterirler. Savcıları da istedikleri gibi yönlendirebildiklerinden her daim sizden bir adım öndedirler. Tüm bunlardan sonra artık “pirincin taşını ayıklamak” size düşer.
Size naçizane tavsiyem; bu tarz mağduriyetlerin önüne geçebilmek için polislerle yaşanılan ufak bir tartışmada dahi akıllı telefonlarınızın devrede olması. Aksi halde yalnızca ‘polise direnme’ ile suçlanmakla kalmaz üstüne bir de “direnci kıracak ölçüde güç kullanıldı” kılıfıyla yasal zeminde darp edilirsiniz. (Darp olayı yaşanırsa zaman kaybetmeden bir devlet hastanesinden darp raporu almalı ve mutlak surette bir ceza avukatından yardım talep etmelisiniz)
Mesleğini severek icra eden polis memurlarını tenzih ederim ancak bu yazım kendini yasalardan üstün gören, egosu için karşısındaki insanı hiçe sayıp aşağılayan, kamu gücünü kötüye kullanan tüm memurlara..